ÜLKEMİZDE YENİ NOSEMA (Nosema ceranae)’NIN BELİRTİLERİ, ZARARI ve MÜCADELESİ

ÜLKEMİZDE YENİ NOSEMA (Nosema ceranae)’NIN BELİRTİLERİ, ZARARI ve MÜCADELESİ>


ÜLKEMİZDE YENİ NOSEMA (Nosema ceranae)’NIN BELİRTİLERİ, ZARARI ve MÜCADELESİ

 

GİRİŞ

Dünyada arıcılık yapılan bütün coğrafi bölgelerde birçok bal arısı hastalık ve zararlısı, arı sağlığını tehdit etmektedir. Bunlardan birisi de ülkemize 2007 yılında bulaşan Bal arısı (Apis mellifera)’nın barsak paraziti Nosema ceranae’dir.

 

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ VE ZARARI

Bu hastalıkta, N. apis’de olduğunun aksine, kovan içi ve çevresinde mikrobik ishale benzer sulu veya kıvamlı açık sarı renkte dışkılara rastlanmamaktadır.

N. apis’in aksine N. ceranae’nın dış belirtileri yok denecek kadar azdır (Cameron and Sagili 2014). Ülkemize yeni bulaşan bu hastalığın belirtilerini arılıkta önceden fark etmek pek mümkün değildir. Eski patojen N. apis’in erken ilkbahar ve geç sonbaharda soğuk ve nemli havalarda görül- mesine karşılık, N. ceranae’nın her mevsim görülmesi, alışılmışın dışında ve hayli şaşırtıcıdır. Artık arıcılarımızın her mevsim, uçma yeteneğini kaybetmiş, kovan önünde hareketsiz duran, yerde sürü- nen veya sık sık kovanlarını terk eden kolonilerle karşılaşmaları mümkündür (Tutkun 2012).

Aydın (2010)’a göre, N. ceranae kolonide belirti vermeden oluşmakta fakat bir süre sonra fazla sayıda ölümlere ve bal veriminde düşüklüğe neden olmaktadır. Bu şekildeki nonspesifik  belirtilere, diğer paraziter hastalıklarda pek rastlanmamaktadır. Yazara göre, Nosemosis özellikle ülkemizde Ka- radeniz ve Marmara bölgelerinde bol yağış alan yörelerde ciddi problemler yaratmaktadır. Sadece kış mevsiminden çıkarken değil, bütün mevsimlerde N. ceranae’ya yakalanmış arılarda karın bölgesinin şişmesi, iğneleme refleksinin kaybolması ve yerde sürünme gibi belirtilerin görülme olasılığı vardır. 

Hastalığın en çok gözden kaçan belirtisi, kışlamaya girecek ana arının geç sonbaharın son günle- rine kadar, nosema’nın stresi altında yoğun şekilde yumurta bırakmaya devam etmesidir. Bu durum arıcının hiç şüphesini çekmemekte hatta güçlü kolonilere sahip olduğu için bu gelişmeden memnun olmaktadır.

Erken ilkbaharda kovan dip tahtası üzerinde binlerce ölmüş halde arı bulunan kolonilere rastlan- ması normal bir kış kaybı değildir. Hatta bu durumda arıcılar kışın kovanlarına zehirli bir ilaç atıldı- ğından şüphe etmektedirler. Aslında ölü arıların barsak içi kontrolü yapıldığında, bunun nedeninin yeni bulaşan N. ceranae hastalığına ait olduğu anlaşılacaktır.

Öder (1989)’e göre, işçi arıların uçarken enerji tüketimi her kilometrede yaklaşık 0.5 mg baldır. Vücutta depolanmış şekerin azalması halinde arıların uçma yeteneği kaybolmakta, yerde sürünme ve ölümler başlamaktadır.

Tutkun (2011), Kaatz (2003)’e atfen, eğer koloniler uzun süre bal yerine transgenik mısır bazlı nişastadan üretilen glikoz veya fruktoz şurubu ile beslenirse, arıların bağışıklık sistemi olumsuz yön- de etkilenecek, ömür uzunlukları kısalacak ve yavru üretimi minumum seviyeye düşecektir. Sonuçta kanat kaslarına enerji verecek bal şekerleri (invert şeker) olmadığı için yerde sürünen artışlar meydana gelecektir. 

* Arı Farma Arı Hastalıkları Uzmanı, Etimesgut - ANKARA                     

 

Sanford (2008)’e göre, koloninin canlı kalması ile enfeksiyon yoğunluğu arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Yıl boyunca açlık çeken kolonilerde hastalık daha tehlikeli olmaktadır. Zira enfeksi- yonlu arıların vücudundaki şeker oranı, barsaktaki emilme nedeniyle hızla azalmakta ve kanat kasla- rına enerji verecek şeker miktarı kritik eşiğin altına inmektedir.

Paxton (2010), İspanya’da bu hastalığın yeni konukçusu olan Avrupa bal arısı üzerindeki öldürü- cü etkisinin nasıl olduğunun anlaşılması için çalışıldığını ve koloni ölümleri ile iç parazit yoğunluğu arasındaki bağlantının dikkatle araştırıldığını kaydetmektedir. Bu hastalıkla birlikte, başta virüsler olmak üzere diğer patojenlerin de katılımı ile koloni ölümleri artmaktadır.

Nosema hastalığının yaygın olduğu kolonilerde bal, polen ve arı sütü üretiminde önemli kayıplar meydana gelmektedir. Buna bağlı olarak kış kayıpları artmakta ve koloni bireylerinin ömür uzunlukları kısalmaktadır. 

Yoğun şekilde hastalığa yakalanmış arılar 7-8 gün içinde ölmektedir. Bazen strese giren arılar, bu hastalığın ana arıdan kaynaklandığı içgüdüsüyle kendi ana arısına saldırmaları sonunda çok miktarda ana arı kayıpları meydana gelmektedir. Sonuçta anasız kolonilerin kovanı hızla terk ettikleri görül- mektedir. Nitekim 2013-2016 yılları arasında ülkemizin hemen her bölgesinden yüzlerce arıcının, uçamayan ve yerde sürünen işçi arılar konusundaki şikayetleri giderek artmıştır. Bu soruna acilen bir çözüm bulunması için üniversitelere, kamu ve özel sektör kuruluşlarına yapılan başvurular yoğunlaş- mıştır.

Tutkun (2012)’a göre, Nosema apis’in viral orijinli arı hastalıklarından Siyah Kraliçe (Ana Arı) Gözü (Hücre) Virüsü (BQCV)’nü bulaştırdığı bilinmektedir. Araştırıcılar, adıgeçen virüsün N. cera- nae tarafından da taşınabileceği ihtimali üzerinde durmaktadırlar.

Kurt (2012)’a göre, BQCV virüsünün etkisiyle, ana arı yüksüklerinin rengi, kahverengiden siya- ha dönmekte, verimsiz ana arılar veya ana arı kayıpları meydana gelmektedir.

Aydın (2016), N. ceranae’nin etkisiyle Türkiye’deki arı kaybının 2015 yılında % 70’lere ulaş- tığını, bu kaybın aynı oranda tekrarlanması halinde arıcılık sektörünün çok büyük zarar göreceğini açıklamıştır.

 

MÜCADELESİ

Hastalığın bulaşmasında rolü olan eski petekler kovandan uzaklaştırılmalı, bulaşık kovanlar de- zenfekte edilmeli, arılıkta temiz su bulundurulmalı ve hijyen kurallarına uyulmalıdır.

Mutinelli (2008), Klee et al. (2006)’a atfen, İtalya ve birçok Avrupa ülkesinde saptanan N. ceranae’nın bulaşık bölgelerden temiz arılıklara doğru hızla yayılmakta olduğunu, zararlıya karşı henüz uygun bir mücadele ilacının bulunmadığını, arıcıların farklı bitkisel ekstreleri denediklerini yazmaktadır. Anonymus (2007)’a göre, İtalya’da N. cerenae’ye karşı bazı arıcılar, naneyağı ve limo- notu ekstrelerinden bir solüsyon hazırlayarak bunu sonbahar şuruplamasında kolonilere verdiklerini belirtmişlerdir.

Avrupa’da bu amaçla 2010 yılında piyasaya Api Herb,Chemicals Laif, Vita Feed Gold, Vita Europe gibi ticari isimli preparatlar sürülmüştür. Mutinelli (2008), Maistrello et al.(2008)’a atfen thymol eriyiği (Şekil 10) ve kırmızı üzüm kabuklarından üretilen resveratrol’ün yapılan testlerde önemli ölçüde nosema spor sayısını azalttığını ve hastalık şiddetiniönleyici bir preparat olduğunu bildirmektedir.

Saf timol ve nane içerikli bir Arı Farma ürünü olan Fitovar premiksinin hem Varroa zararlısı hem de Nosema hastalığına karşı direnç oluşturma etkisinin yüksek olduğu tarla denemeleri ve gözlemler- le belirlenmiştir (Tutkun ve Tukun 2014).

İspanya’daki araştırıcılar, Fumidil–B (a.i. fumagillin) ile bu hastalığa karşı başarılı sonuçlar elde etmişlerdir.

Oliver (2010), Amerika’da bazı glukonat tuzlarından N. ceranae’ye karşı olumlu sonuçlar alındı- ğını, Yunanistan’da Thrasyvoulou et al. (2008), N. ceranae mücadelesinde Fumidil-B’nin, Vita Feed Gold, Protofil, Nosestat ve sarmısaktan daha etkili olduğunu saptamıştır.

Watkins (2014), Fumidil-B’nin kolonilerde hızlı gelişme sağladığı için oğul kontrolünü güçleş- tirdiğini, bal ve diğer arı ürünlerinde antibiyotik bakiyesi bıraktığını, bu nedenle günümüzde birçok ülkede kullanımdan kaldırıldığını açıklamaktadır. Zira ABD ve AB ülkelerinde fumagillin aktif mad- desi için Maksimum Kalıntı Limiti (MRL) sıfır bakiyedir.

Ülkemizdeki bazı arıcılar 2012 yılından beri etkili oluyor düşüncesiyle N. ceranae’ye karşı şeker şurubuna sirke (% 5 asetik asit) karıştırarak arılara vermektedirler. Forsgren and Fries (2010), sirke ile tedavinin hem laboratuvarda hem de arılıklarda N. ceranae mücadelesinde hiçbir etkisinin olmadı- ğını, bal arılarının besinlerindeki asiditeyi sirke ile yükseltmenin, Nosema spp. sporlarının yaşaması ve çoğalmasında herhangi bir öldürücü etkisinin bulunmadığını açıklamıştır. Hal böyle iken ülkemiz- de birçok arıcı hastalığı sirke ile hatta yaş maya kullanarak tedavi etmeye devam etmektedirler.

Ülkemizde N. ceranae’ya karşı denenen bazı bitkisel ekstrelerden başarılı oranı düşük sonuçlar elde edilmiştir. Bunlar kekik suyu, formik asit ve salisilik asitin sulu çözeltileri, kuru fesleğen, elma sirkesi, nane ve sarmısak ekstresi gibi preparatlardır.

Bahar (2016), Fitovar ve Glukoset’i Adana (Ceyhan)’da kolonilerinde ilkbahar ve sonbaharda dönüşümlü olarak kullandığını, yöredeki diğer arıcıların aksine, yerde sürünen ve kovan terk eden arı sayısında yok denecek kadar bir azalma olduğunu ve neticede kış kaybı yaşamadığını, güçlü koloniler elde ettiğini açıklamıştır.

 

SONUÇ

Ülkemizde kovan terklerine neden olan Yeni nosema (Nosema ceranae)’nın mücadelesi, etki oranı yüksek bitkisel preparatlarla yapılmalı ve barsak içi spor sayıları, zarar eşiği olan 3 milyonun altına indirilmelidir. 

 

LİTERATÜR

ANONYMUS., 2007. http:/www.beekeeping.com/articles/us/apiherb-nanetti. pdf.

AYDIN, L., 2010. Türkiye’de paraziter balarısı hastalık ve zararlılarının durumunu kontrol yöntemleri. Uludağ Üniv. Veteriner Fak. Parazitoloji Anabilim Dalı. Bursa 2. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çambalı Kongresi. 5-8 Ekim 2010. Muğla Üniv. Arıcılık Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla.

BAHAR, C., 2016, Premiks deneme notları. Doruk Beldesi, Ceyhan, Adana.

CAMERON, J., and R, SAGILI., 2014. Understanding colony level prevalence and intensity of honey bee gut parasite,

Nosema ceranae. Oregon State University. 1500 SW Jefferson Way, Corvallis OR 97331.

FORSGREN, E., I, FRIES, 2010. Comparative virulence of Nosema Ceranae and Nosema agis in indduvidual European honey bees. Vet. parasitol, 170: 212-217. PubMed-NCBI.

KURT, M., 2012. Bal arılarında Nosemosis. Samsun Veteriner Kontrol Enst. Md.ğü. Petek Dergisi, Mayıs, sayı: 6,12-13 Samsun.

MUTINELLI, F. ,2008. Honeybee Losses: Causes, Monitoring and Prevention in Italy . I. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çambalı Kongresi. 25-27 . Kasım. 2008. 43-49 p. Muğla Üniv. Arıcılık Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla.

OLIVER, R., 2010. The Nosema twins, Part 5 alternative treatment. Colony Health, Diseases, Viruses, CCD and Nosema cerenae. www.Dadant.com, 1-16, USA.

ÖDER, E., 1989. Bal arılarının beslenmesi. Hasat Yayıncılık. Peykhane Cad. Güneşin Han, No: 55, İstanbul, s 256. ÖZKIRIM, A.,2010. Yeni düşman (Nosema ceranae). Arıcının Sesi. Maybir. Yıl: 2, Sayı 3, 12 – 13 Muğla İli Arı Yetiştiriciler Birliği, Muğla.

PAXTON, R.J., 2010. Does infection by Nosema ceranae cause ‘’Colony Collapse Disorder’’ in honey bees (Apis mellifera) . J. Apic. Res. 49: 80-84.

SANFORD, M.T., 2008. Losses of the honey bees around the world and the role of emerging pests, pathogens and pesticides. 1. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çambalı Kongresi. 25-27 . Kasım. 2008. 30-37p. Muğla Üniv. Arıcılık Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla.

THRASYVOULOU, A., G. TANANAKİ., E. GKORAS.,E. KAVAZAFİRİS., A.LAZARİDOU.,S. GOUNARİ.,

M.DİMEU, A. KARAGANİ., 2008. Nosema cerenae in Greek and some attemts to control it. 1. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çambalı Kongresi. 25-27 . Kasım. 2008. 77-81 p. Muğla Üniv. Arıcılık Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muğla.

TUTKUN, E., 2011. Arıcılık Tekniği (Genişletilmiş 2. Baskı) Önder Matbaacılık, Kızılay-Ankara. 1-364

TUTKUN, E., 2012. Bal arılarının toplu halde koloniyi terk etmesi (CCD) ve nedenleri. Petek . Mayıs, Sayı: 6 , 10 – 11 , Samsun İli Arı Yetiştiricileri Birliği, Samsun.

 

Hızlı İletişim